Artık ballar balını bulmuş, ötesinde bir tadı ne damaklar tatmış ne zihinler tasavvur etmişti.
Varı da o olmuştu ,varlığında sonsuzu bulmuştu.
Gece uykularını teheccüd namazları ile bölerken adeta bayram sabahına uyanmış çocuk mutluluğuyla kalkar olmuştu.
Her çekilen zikir de ,esmanın her biri için ayrı bir frekansa girmiş esmanın esrarında kendini bulmuştu. Hanlar hamamlar, el pençe divana duran hazirunlar , hükümdarlığın her türlü nimeti artık külfete dönüşmüş, onun sevdasıyla yandığı kulluktan uzaklaştıran tuzaklar olarak görmüştü.
Kulluk şuurunu iliklerine kadar hisseden koca hünkarın gönlünde tek bir hayali vardı, herşeyi ile inzivaya çekilip dünyalık tüm nimetleri elinin tersiyle itip Allaha kul köle olmayı ,devleti ali osmaninin hükümdarı olmaya tercih ediyordu.
Abid bir kul olarak dünyadan göçmek , hayatının tek gayesiydi.
Aşkın en ulaşılmazına tutulmuş dünya gözlerinden silinmişti.
Tahtı evladına bıraktığında Sultan Mehmet henüz 10 -12 yaşlarındaydı.
Dünyayı elinin tersiyle itmiş belki de imtihanını o kararla kazanmış ve Rabbinden hediye olarak Sultan Mehmedi alem-i islama Fatih diye hediye almıştı.