Selim Pusat

Devlet Aklı ve Siyasi Akıl Tutulması

Selim Pusat

Türkiye, bir kez daha devlet aklının mı yoksa siyaset aklının mı galip geleceğini belirleyecek kritik bir dönemeçten geçiyor.

Devlet aklı dediğimiz şey; günübirlik hesapların, çıkar çatışmalarının, makam kaygılarının ötesinde; milletin uzun hafızasında biriken tecrübenin, tarih boyunca yoğrulmuş sadakatin ve akl-ı selimin toplamıdır.

Fakat son yıllarda bu yüksek aklın yerini, çoğu kez günü kurtarma telaşıyla hareket eden bir siyasi akıl tutulması almıştır.

Bilge Lider Dr. Devlet Bahçeli, “Terörsüz Türkiye” hedefini dillendirdiği günden bu yana, aslında bir güvenlik stratejisinden ziyade, bir devlet nizamı tahayyülünü ortaya koymuştur.

O hedef, yalnızca dağda silah bıraktırmak değil; zihinlerdeki teslimiyeti, kurumların içindeki gevşemeyi ve toplumun vicdanındaki yorgunluğu da ortadan kaldırma iradesidir.

Bugün bu süreç bir imtihandan geçmektedir; zira terörle mücadele yalnızca sahada değil, masada; yalnızca silahla değil, zihinle yürütülmektedir.

Ne yazık ki siyasetin bir bölümü, bu büyük yürüyüşün ruhunu idrak edememekte; devletin uzun vadeli stratejisini, seçim takvimine sığdırmaya çalışmaktadır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı FETÖ uyarısı, devlet aklının canlılığını ve tehlikenin henüz bütünüyle bertaraf edilmediğini açık biçimde ortaya koymuştur.

Bu uyarının anlamını doğru kavrayabilmek için, Sayın Devlet Bahçeli’nin yıllardır sürdürdüğü “paralel yapılanmalara dikkat edin” çağrısına kulak vermek gerekir.

Bahçeli, devletin iç bünyesini çürüten her türlü sızmayı erken teşhis etmiş; bürokrasiye, siyasete ve hatta toplumsal alana sirayet eden bu yapılar konusunda mütemadiyen uyarılarda bulunmuştur.

Onun bu uyarıları, devletin hem iç güvenlik hem de yapı bütünlüğünü koruma çabasının en net göstergesidir.

Bugün, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu uyarılarıyla Bahçeli’nin feraseti aynı noktada birleşmiş; ortaya çıkan irade, Cumhur İttifakı’nın sarsılmaz omurgasını bir kez daha teyit etmiştir.

Zira bu ittifak, yalnızca iki siyasi partinin geçici bir mutabakatı değil; Türk devlet aklının yeniden teşkilatlanma sürecinin en mühim siyasal zeminidir.

Cumhur İttifakı, bir oy ortaklığı değil, bir kader birliğidir.

Devletin bekası, milletin istikrarı ve coğrafyanın huzuru söz konusu olduğunda, bütün farklılıkların üstüne çıkan bir devlet refleksidir.

Bugün siyaset, bu büyük gerçeği idrak etmek yerine hâlâ günlük polemiklerle vakit kaybediyorsa, bu bir vizyon eksikliğinden değil; bir ahlak eksikliğinden kaynaklanmaktadır.

Zira devlet aklı, yalnızca güçlü olmakla değil, doğru kalabilmekle mümkündür.

Ve devletin aklını zayıflatan her tutum, milletin iradesini yaralar.

Yazarın Diğer Yazıları