Biz “Terörsüz Türkiye” diyoruz.
Herkes yanlışından dönsün, herkes elini vicdanına koysun; çünkü bu vatanın, bu devletin, bu milletin artık birbirine değil, aynı hedefe yönelmeye ihtiyacı var. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yüceliği, vatandaşlarının yüceliğiyle mümkündür. Biz, bu büyük devletin yücelen vatandaşları olalım istiyoruz.
Bugün silah bırakanlar belli, sınırdan çekilenler belli… Devlet belli, söz belli!
Bu topraklarda daha önce de sözler verildi, misaklar imzalandı. Misak-ı Millî ruhu bir kez daha milletin gönlünde yankılanıyor. O gün sözünü tutanlar vardı, yan çizenler de… Devletine, milletine, reayasına ihanet edenler de oldu. Ama tarihin adaleti hiç şaşmadı; herkes ettiğini ödedi, ödeyecek. Çünkü Türk milleti unutmaz. Devlet affetse bile hafıza kaydetmiştir.
Bu topraklar, dünya küresinin en eşsiz parçasıdır.
Törenin edep ile tanıştığı, dinin devletle kökleştiği, medeniyetin ruh bulduğu bu topraklar; değil 90, 990 milyon insanı doyuracak suya, ışığa ve havaya sahiptir.
Yeter ki biz bir olalım. Yeter ki ayrılıklarımıza değil, birliğimize odaklanalım.
Niye bu ülkenin vatandaşları birbirini vursun?
Niye bu topraklar küresel oyunlara terk edilsin?
Niye kardeş kardeşe düşman edilsin?
Siyon’un masasında çizilen haritalara neden gönüllü figüran olalım?
Büyük devletler, süper güçler topraklarını büyütmenin derdindeyken biz neden küçülmenin, bölünmenin kapısını aralayalım?
Unutulmasın: Büyük İsrail demek, küçülen Türkiye demektir.
Bugün herkes tarafını seçmek zorundadır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti elini uzatmıştır.
Terörsüz, kardeşlik dolu, güçlü bir gelecek için irade göstermiştir.
Bu eli tutan kazanacak; sırt çeviren ise tarihin karanlık sayfalarına yazılacaktır.
Kimsenin şüphesi olmasın: Bu topraklarda kim ne ettiyse karşılığını görecektir; ne millet unutmuştur ne de bir daha devlet affedecektir.
Ve unutmayalım:
“Mevcudiyeti muhafaza etmek, bu şartlarda yükselmenin ilk ve olmazsa olmaz şartıdır.”
Birlik olmadan yükselmek, kardeşliği tesis etmeden güçlü olmak mümkün değildir.
En sevdiği oyuncağı elinden alınmışçasına feveran eden kuklacıların, gözünün yaşına bakmadan ateşe attığı bu toprakların evlatlarına yazık değil mi?
Bazılarının yüreği, bu milleti barış içinde görmek için değil; fitneyle, nifakla, hileyle soğutmak için atar.
Ama biz o yüreksizlerin oyunlarını yenecek kadar dirayetliyiz.
Devletimiz güçlü, milletimiz uyanıktır.
Bu süreçte konuşulması gereken: Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin değil bölünmesi; birlik ve kudretin merkezi olarak yükselmesi, Kızıl Elma’ya yürüyen “Bir Millet” olarak 21. yüzyılın hem Ay’ı hem de Yıldız’ı olmasıdır.