Merve Taşel Öztekin

80'ler ve 90'lar Masalı

Merve Taşel Öztekin

Durup da şöyle bir geriye baktığımızda, hayatımızın en renkli, en karışık ve en unutulmaz yılları sanki 80’ler ve 90’lar değil mi? Sanki iki farklı dünyaydı, ama bizi bugüne taşıyan köprü de tam orasıydı.

80’ler: Her Şey Daha Ağırkanlıydı

80’lere "yavaşlık dönemi" desek yalan olmaz. Hayat daha sakindi, daha analogtu. Evde bir tane TRT kanalı vardı, o da akşam İstiklal Marşı ile kapanır, televizyonun ekranında sinekler uçuşurdu. Herkes birbirini tanırdı mahallede. Sokakta oynarken, annenin seni pencereden bağırması yetmez, babanın ıslığıyla eve çağrılırdın.

Ekonomi yeni yeni açılıyordu dünyaya. Vatkalı ceketler, tuhaf saç modelleri modaydı. Kasetçiye gidip en yeni pop veya rock kasetini doldurtmak, büyük bir olaydı. Bir de Atari vardı tabii, o günlerin en büyük eğlencesi. Her şey biraz zor, biraz kısıtlı ama bu yüzden de her şeyin tadı daha bir başkaydı.

90’lar: Hız, Pop ve İlk Heyecanlar

Sonra bir anda 90’lar geldi. Sanki bir düğmeye basıldı ve her şey hızlandı. Özel televizyon kanalları açıldı, hayatımıza renk, gürültü ve bolca reklam girdi. Artık sadece TRT yoktu; bir sürü kanal vardı ve biz, sevdiğimiz klibi yakalamak için saatlerce televizyon başında beklerdik.

Türk Pop Müziği patladı! Herkesin dilinde bir Sezen Aksu, bir Tarkan şarkısı... Cep telefonları (hâlâ kocaman ve pahalıydı) yeni yeni görülmeye başlamıştı. Bilgisayar oyunları daha renkli, tasolar ve sanal bebekler en büyük dertlerimizdi.

90’lar, biraz da karışıklık demekti. Ekonomik krizler, siyasi çalkantılar... Bir yandan dünya ile entegre olmaya çalışıyor, bir yandan da kendi içimizde büyüme sancıları çekiyorduk. Ama bütün bu karmaşanın içinde bile, bir umut, bir enerji vardı.

Neden Özlüyoruz?

Peki biz niye sürekli o günlere dönüp bakıyoruz? Bence o dönemi özlememizin nedeni, hayatın şimdiki gibi tüketim çılgınlığı olmamasıydı. Bir kaset almak, yeni bir ayakkabıya sahip olmak ya da televizyonda güzel bir şey yakalamak emek istiyordu. Emek verilen şeyin değeri de daha büyük oluyordu.

O günlerdeki insan ilişkileri de sanki daha güçlüydü. Komşuluk, mahalle kültürü... Şimdi her şey bir tık uzağımızda ama o samimi yüz yüze iletişim ruhunu özlüyoruz.

80'ler ve 90'lar, bize hem sabrı hem de hızlı değişime ayak uydurmayı öğretti. Ne olursa olsun, o günler bizim gençliğimizin ve Türkiye'nin büyüme hikayesinin en tatlı hatıraları olarak kalacak.

Yazarın Diğer Yazıları