Cüzdan Boş, Hesap Dolu
Merve Taşel Öztekin
Birkaç on yıl önce, kalın ve hantal bir cüzdan, finansal gücün ve düzenli bir hayatın sembolüydü. İçinde destelerce kağıt para, bozuklukların ağırlığı ve belki birkaç kredi kartı... Bugün ise cüzdanlarımızın hacmi, akıllı telefonlarımızın inceliği ile ters orantılı bir şekilde küçülüyor. Artık "nakit" dediğimiz şey, bir banka uygulamasının ekranındaki rakamlar, temassız ödeme cihazına tuttuğumuz kart ya da sadece bir cep telefonu. Nakit paranın kullanımının azalması, basit bir ödeme tercihi değişikliğinden öte, toplumsal, ekonomik ve hatta felsefi bir dönüşümün habercisi.
Dijital ödeme sistemlerinin yükselişi, yadsınamaz bir kolaylık ve hız getiriyor. Birkaç saniyede tamamlanan mobil ödemeler, fiziki sınırlara takılmayan e-ticaret, para transferindeki anlık çözümler... Hayatımızdaki "bekleme" süreleri azalıyor, ticaretin çarkları daha hızlı dönüyor. Özellikle küresel bir kriz anında, pandemi döneminde gördüğümüz gibi, temassız ve hijyenik ödeme yöntemleri sadece bir konfor değil, bir gereklilik haline geldi.
Ancak bu pikselleşen ekonomi, beraberinde önemli soruları da getiriyor.
Birinci ve belki de en önemli soru: Mahremiyet. Kağıt para, doğası gereği anonimdir. Birine nakit ödeme yaptığınızda, bu işlem üçüncü bir tarafça takip edilemez. Oysa dijital her işlem, bir veri izi bırakır. Kim, nerede, ne zaman, ne kadar harcadı? Tüm bu bilgiler, bankaların, teknoloji şirketlerinin ve hatta devletlerin elinde devasa bir veri yığını oluşturuyor. Nakitsiz bir toplum, tamamen şeffaf bir toplum anlamına gelebilir. Bu şeffaflık, vergi kaçakçılığı ve yasadışı ticareti engellemek adına faydalı olabilir, ancak bireyin finansal özgürlüğü ve gizliliği açısından ciddi riskler barındırır.
İkinci büyük mesele ise Erişilebilirlik ve Dijital Uçurum. Dijitalleşmenin getirdiği kolaylıklar harika, ama herkes bu trenin içinde mi? Özellikle yaşlı nüfus, kırsal bölgelerdeki teknolojiye erişim sorunu yaşayanlar veya dijital okuryazarlığı düşük olan kesimler için nakit, hala hayatın can damarı. Tamamen nakitsiz bir sisteme geçiş, bu grupları finansal sistemin dışına itme tehlikesi taşır. Ödeme sistemlerinin, her bireyin kolayca kullanabileceği şekilde kapsayıcı olması, bu dönüşümün en önemli etik sorumluluğudur.
Sonuç olarak, nakit paranın ağırlığının azalması, modern yaşamın kaçınılmaz bir parçası. Ancak bu hafifleme, bireyin omuzlarındaki kontrol ve mahremiyet yükünü artırmamalı. Dijital cüzdanlarımızı kullanırken, sadece hıza ve pratikliğe odaklanmak yerine, bu yeni ekosistemin getirdiği veri güvenliği, kapsayıcılık ve bireysel özgürlük gibi temel değerleri de sıkı sıkıya savunmalıyız.
Aksi takdirde, elveda dediğimiz bozuk paraların o tatlı şıngırtısı yerine, sadece pikselleşmiş bir kontrol mekanizmasının soğuk sessizliği kalabilir. Unutmayalım ki, para sadece bir değişim aracı değil, aynı zamanda özgürlüğün de bir sembolüdür. Ve bu özgürlük, kağıt da olsa, dijital de olsa korunmayı hak eder.